top of page
Başlangıç
00:00 / 01:51

6. Oda: Sonsuzluğun Kapısı

Kapı arkamdan ağır bir gürültüyle kapandı. İçeriye ince bir ışık huzmesi süzülüyordu, burası diğer odalar gibi karanlık ve kasvetli değildi. Tam karşıda, yüksek tavanın en tepesinden içeri süzülen altın sarısı güneş ışınları bir noktayı aydınlatıyordu: Devasa bir taş kapıyı. Kapının üzerinde, bir çift göz sembolü ve güneş diski işlenmişti. Duvarlardaki hiyeroglifler ise sanki bir sonun değil, bir başlangıcın hikayesini anlatıyordu. Ama kapıya ulaşmak kolay olmayacaktı. Odanın ortasında, firavunların yargılanma sahnesini hatırlatan devasa bir taş terazi duruyordu. Bir kolu yukarıda, diğeri aşağıdaydı. Denge bozuktu. Terazinin önünde, eski taş bir kaide vardı. Üzerine oyulmuş yazı hala okunabiliyordu:

"Ölçülen güç değil, gerçektir, gözler bazen yanıltır, ışığı taşıyan değil, ruhu hafif olan geçer...

Terazi, adaleti değil, ruhun ağırlığını ölçer.
Üstüne fazla yük binen düşer, eksik olan kaybolur.
Yolunu bulan, ancak dengeyi sağlayandır."

Taş kaidenin üstünde terazinin hemen önüne yerleştirilmiş dört farklı taş sembol vardı. Belli ki doğru olanı terazinin boş kefesine koymalıydım.

Ama hangisi?

1️⃣ Kapalı Göz – Bilinmeyeni, gizemi ve unutulmuş sırları işaret ediyordu.

2️⃣ Kurt Başlı Asa – Firavunların gücünü temsil ediyordu.

3️⃣ Tüy – Maat’ın adaleti ve hakikati simgeliyordu.

4️⃣ Güneş Taşı – Sonsuz yaşam ve ilahi ışıkla ilişkilendiriliyordu.

Etrafıma bakındım. Çok yaklaştığımı hissediyordum, kalbim çok hızlı atmaya başladı. Kapının üzerindeki gözler sanki bana bakıyordu. Tapınağın laneti özgürlüğümü istiyordu, gücümü toparladım ve odaklandım... Şimdi seçim yapmalıyım...

bottom of page