top of page

Tapınağın Laneti

Tapınaktan Başarıyla Kaçtınız!

00:00 / 01:51

Oyun sonu hikayesini sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz.

Terazinin taş kolları gıcırdayarak hareket etti... Denge sağlanmıştı. Sonsuzluğun Kapısı önümde yavaşça açılırken, güneş ışığı loş tapınak duvarlarına vurdu. Sırtımdan aşağı soğuk bir ter damladı. Bitti mi, Yoksa daha yeni mi başlıyor diye düşündüm. Bir adım attım. Toz kokusunun yerini temiz hava aldı. Gözlerim kamaştı, bedenim hafifledi. Tapınaktan çıktığımda gökyüzünü gördüm. Özgürdüm. Ama içimde bir şeyler hâlâ oturmuyordu. Bu kadar kolay olmamalıydı. Kapı aniden büyük bir gürültüyle kapandı. Sanki hiçbir zaman açılmamış gibi, antik taşlar yerine oturdu. Ve işte o an… Her yer titremeye başladı, deprem mi oluyordu, anlayamadım. Gökyüzü birden simsiyah oldu, toprak yarılmaya başladı, ve boşluktan aşağı doğru düşmeye başladım, sonsuzluğa doğru süzülerek... Gözlerimi açtığımda, bir anda her şey değişmişti. Masa lambasının soluk ışığı gözlerimi kamaştırdı. Sert bir yüzeye dayalıydım, başım zonkluyordu resmen. Elimde bir kalem vardı, önümde eski dava dosyaları… Başımı kaldırdım. Burası… ofisimdi. Ofisimdeydim. Önümde açık duran, sayfaları dağılmış Gizem Malikanesi Davası’nın dosyaları bana bakıyordu. Günlerdir eve gitmemiş, gözümü bile kırpmadan çalışmıştım. Anlaşılan dosyaların üzerinde uyuyakalmıştım. Bir an durdum. Gördüğüm her şey… Tapınak, bilmeceler, lanet… sadece bir rüyaydı. Ama ya değilse? Ellerim titriyordu. Her şey o kadar gerçek hissettirmişti ki… Dosyalardan birini çektim. Gizem Malikanesi'ndeki cinayetin krokisi önümdeydi. Kurbanın bedeni, saatler önce üzerinde çalıştığım terazi figürüne benziyordu. Bir anda içim ürperdi. Bu bir oyun muydu? Zihnim bana bir ipucu mu veriyordu? Ve o an fark ettim. Bingo. Katili bulmuştum...

Tapınağın Laneti Çıkış.png
bottom of page